Cumhuriyet Bayramı resepsiyonu
Şule Gürel
30.10.2017
Değerli federal milletvekili Gülistan Yüksel,
Sayın Belediye Başkanları,
Korkonsüler’in saygıdeğer mensupları,
Sevgili vatandaşlarım,
Kıymetli basın mensupları,
Cumhuriyetimizin kuruluşunun 94. yıldönümünü kutlamak üzere bir araya geldik. Gururluyuz, coşkuluyuz. Bu sevinci bizimle paylaşmak üzere teşrif ettiğiniz için teşekkürlerimi sunuyorum. Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun !
İstiklal mücadelemize önderlik eden ve “Hakimiyet Kayıtsız Şartsız Milletindir” diyerek bize Cumhuriyeti kazandıran Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve dava arkadaşlarını, vatanın bağımsızlığı ve bütünlüğü uğruna hayatlarını feda eden aziz şehitlerimizi rahmetle ve saygıyla anıyoruz.
Bağımsız Türkiye Cumhuriyetini emperyalist güçlere ve onların taşeronu işgalcilere karşı verdiğimiz zorlu bir mücadele sonunda kurduk. Çok iyi biliyoruz ki bizim bölgemizde oynanan oyunlar bitmez. Onun için Cumhuriyetimizin kurucusu büyük önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün sözleri bize her daim rehber olmuştur: “Birinci vazifemiz, Türk istiklalini, Türkiye Cumhuriyeti’ni ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.”
Cumhuriyetimizi ve onun sembolize ettiği bağımsızlığımızı, milli egemenliğimizi, toprak bütünlüğümüzü ve demokrasimizi koruma mücadelemiz hiçbir zaman bitmedi. Bölücü terör örgütü PKK, ihanet şebekesi FETÖ, DEAŞ, DHKP-C ve daha nicelerini alt etme kararlılığımız tamdır. Bu gerçeği anlamayanlar 15 Temmuz’da ve başarıyla devam eden terör operasyonlarıyla derslerini almış, ülkemizi dış güçlerin kuklası şebekelere bırakmayacağımızı, bağımsızlığımızdan vazgeçmeyeceğimizi, vatanımızı böldürmeyeceğimizi görmüştür. Bugün bazı ülkelerde basın/siyaset elbirliğiyle ülkemize karşı yürütülen karalama kampanyasının bir sebebi de bunun yarattığı hayal kırıklığıdır.
Değerli Konuklar,
Almanya’da son yıllarda, Müslümanlar ve Türkler başta olmak üzere göçmen kökenlilere karşı düşmanlığın ve ayrımcılığın artması bizi endişelendiriyor. Sağ popülist bir partinin federal ve eyalet parlamentolarına girmesi kaygılarımızı iyice artırmıştır. Müslümanlara, camilerimize ve derneklerimize yönelik ırkçı ve İslamofobik saldırılar ve tacizler artmıştır. Polisin dahi haksız yere şiddet uyguladığı vakalar görülmekte, ama açılan davalardan sonuç alınamamaktadır. Son olarak Duisburg’da olduğu gibi vatandaşlarımızın evleri kundaklanmakta, saldırıların failleri çoğunlukla bulunamamaktadır. 8 Türk’ü öldüren neo-Nazi Nasyonal Sosyalist Yeraltı Örgütü (NSU) davasında zanlıların bağlantıları, Alman makamlarınca verilen sözlere rağmen, hala tümüyle ortaya çıkarılamamıştır. Saldırıların cezasız kalması yeni saldırıları adeta teşvik etmektedir. Hayatın her alanında “gündelik ırkçılık” denen ayrımcı ve düşmanca tavırlar yaygınlaşmakta, başörtülü kızlarımız başta olmak üzere, gençlerimiz iş veya meslek yeri bulmakta sıkıntı yaşamaktadır. Bu durum Türk toplumunda infial yaratmakta, Almanya’ya güvenlerini sarsmakta, bu ülkenin demokratik değerlerine de yakışmamaktadır. Alman makamlarından beklentimiz saldırıların faillerinin bulunarak cezalandırılması ve ayrımcılığın önlenmesi için etkili tedbirler alınmasıdır. Başkonsolosluk olarak, camilerimize, derneklerimize ve vatandaşlarımıza yönelik her türlü saldırı ve ayrımcılığın takipçisiyiz. Bu bakımdan, vatandaşlarımızın karşılaştıkları bu tür olayları derhal yetkili Alman makamlarına ve Başkonsolosluğumuza bildirmeleri çağrısında bulunuyoruz.
Tabiatıyla bu tür saldırılara ve ayrımcılığa yol açan sosyo-psikolojik, medyatik ve siyasi ortamın da üzerinde durmak gerekmektedir. Son iki yıldır medya ve siyaset çevrelerinde artan Türkiye karşıtlığı, federal ve eyalet seçimleri kampanyalarında, Müslümanların, Türk toplumunun ve Türkiye’nin malzeme yapılmasıyla zirveye ulaşmıştır. Siyasi partilerin oy kaygısıyla sağ popülist partinin çizgisine yaklaşmaları hepimizi derinden üzmüştür. Bu kampanyanın sokaktaki Almanları da etkisi altına alması ve gündelik hayata yansıması kaygı vericidir. Medya ve siyaset çevrelerindeki aleyhte söylemlerin, ırkçı, İslam ve Türk karşıtı saldırıları ve ayrımcılığı ne ölçüde cesaretlendirdiğinin iyi araştırılması gerekir.
Sağ popülist partilerin güçlenmesini önlemenin yolu, onların söylemlerini aynen kopyalamak değildir. Bunun yolu, Alman toplumda bu partiyi besleyen korku ve önyargıları ortadan kaldırmaya gayret etmektir. Bu mücadelede Almanyalı Türkler ve diğer göçmen kökenliler, demokrasiye gerçekten inanan Alman dostlarımızın müttefikidir. Almanya Türk toplumunu sağ popülizme karşı bir dalgakıran ve bir ortak (partner) olarak görmek gerekir. Anadolu’nun hoşgörü ve insan sevgisine dayalı İslam anlayışını ve Cumhuriyet değerlerini benimsemiş olan Almanyalı Türkler, aşırı akımlarla mücadelede öteden beri kendi payına düşeni yapmaktadır. Camilerimiz ve derneklerimiz, Selefilik ve benzer radikal oluşumlara karşı yerel Alman makamlarıyla işbirliği yapmakta, ayrıca kültürümüzü ve dinimizi Alman kamuoyuna doğru biçimde anlatma çabasını sürdürmektedir. Camilerimizde “açık kapı günleri”, ortak iftar programları ve benzer etkinlikler düzenleyerek, şeffaf bir anlayışla her daim kapılarını ve gönüllerini Alman komşularına açık tutmaktadır. Bu bakımdan, Türk toplumunun ve camilerimizin Almanya için aslında bir şans olduğunu her vesileyle söylüyoruz. Bölücü terör örgütü yandaşlarının ve Türkiye’den Almanya’ya kaçan darbecilerin etkisi altında kalarak, camilerimize, din görevlilerimize ve hatta Türkçe öğretmenlerine şüpheyle bakanlar maalesef bir yanılgı içindedir. Asılsız iddialarla camilerimizin ve din görevlilerimizin zan altında bırakılması ve Türkiye aleyhtarlığıyla toplumumuzun huzursuz edilmesi “uyum” hedefine katkı sağlamaz. Bu, aşırılıkla mücadele bakımından da Almanya’nın çıkarına değildir.
Sayın Konuklar,
15 Temmuz darbe girişiminden sorumlu Fetullah Gülen ve yasadışı şebekesinin elebaşları ülkemizde adalete hesap vermekten kaçarak Almanya’da sığınma hakkı elde ediyorlar. 250 kişinin öldürülmesinden, 2.193 kişinin yaralanmasından sorumlu olan bu suçlular, kendilerini “mazlum” gibi göstererek Almanya’daki demokrasi ve özgürlükleri istismar ediyorlar. Kendilerini ılımlı ve modern İslam’ın temsilcisi gibi göstermeye çalışan bu kişiler, aslında Türkiye’de şantaj, yasadışı dinleme, sınav usulsüzlükleri, sahte delillerle ve düzmece davalarla masum insanları hapse atma, cinayet gibi çok sayıda suça bulaşmış, devlet içinde devlet gibi hareket etmiş, son olarak da silahlı darbe girişimiyle anti-demokratik gerçek yüzlerini göstermişlerdir. Alman makamlarının bu örgütün sahte yüzüne kanmamasını ve Almanya’daki faaliyetlerini takibe almalarını bekliyoruz. “Delil gösterin” diyenleri, önyargılarını bir kenara bırakarak, Türkiye’de devam etmekte olan çok sayıda davaya gözlemci göndermeye ve ortaya dökülen itirafları, dijital görüntü ve verileri bizzat duymaya davet ediyoruz.
Değerli konuklar,
Devletler arasındaki siyasi ilişkilerde her zaman iniş çıkışlar olabilir. Sorunların çözülmesinde diplomasi her zaman devrededir ve diyalog devam eder. Birbirimizi anlamaya ihtiyacımız var. Birbirimizi eşit ortak olarak görür ve milli güvenlik kaygılarımıza saygı gösterirsek sorunlar aşılır. Önemli olan hükümetler düzeyindeki gerginliklerin topluma yansıtılmaması, faturanın Almanya’da yaşayan Türklere çıkarılmamasıdır. Zira halklar arasındaki dostluğu ve güveni zedelemek kimseye yarar getirmez. Almanya Türk toplumu yaşanan gerginlikten olumsuz etkilendiği için, sıkıntıların aşılmasını ve on yıllardır olduğu gibi bundan sonra da Almanlarla huzur ve uyum içinde birlikte yaşamayı herkesten çok istemektedir. Alman halkı her şeye rağmen ülkemizi ziyaret etmeye devam etmektedir. Her iki tarafta da işadamları bugüne kadar “kazan-kazan” temelinde yaptıkları işbirliğinin devamından yanadır. Almanya’da yeni hükümetin kurulmasıyla birlikte ilişkilerin rayına oturacağına inanıyoruz. Zira, iyi ilişkiler iki tarafın da menfaatinedir.
Sözlerime son vermeden önce, bu güzel geceye katkıda bulunan değerli işadamları Ali Erdoğan’a, Mustafa ve Sıtkı Palabıyık’a, Cemil Bozat’a ve Ömer Faruk Şafak’a; ayrıca organizasyonda emeği geçen çalışma arkadaşlarıma teşekkürlerimi sunuyorum.
Hepiniz saygıyla selamlıyor, daha nice Cumhuriyet Bayramlarında buluşmayı diliyorum.
Sayın Belediye Başkanları,
Korkonsüler’in saygıdeğer mensupları,
Sevgili vatandaşlarım,
Kıymetli basın mensupları,
Cumhuriyetimizin kuruluşunun 94. yıldönümünü kutlamak üzere bir araya geldik. Gururluyuz, coşkuluyuz. Bu sevinci bizimle paylaşmak üzere teşrif ettiğiniz için teşekkürlerimi sunuyorum. Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun !
İstiklal mücadelemize önderlik eden ve “Hakimiyet Kayıtsız Şartsız Milletindir” diyerek bize Cumhuriyeti kazandıran Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve dava arkadaşlarını, vatanın bağımsızlığı ve bütünlüğü uğruna hayatlarını feda eden aziz şehitlerimizi rahmetle ve saygıyla anıyoruz.
Bağımsız Türkiye Cumhuriyetini emperyalist güçlere ve onların taşeronu işgalcilere karşı verdiğimiz zorlu bir mücadele sonunda kurduk. Çok iyi biliyoruz ki bizim bölgemizde oynanan oyunlar bitmez. Onun için Cumhuriyetimizin kurucusu büyük önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün sözleri bize her daim rehber olmuştur: “Birinci vazifemiz, Türk istiklalini, Türkiye Cumhuriyeti’ni ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.”
Cumhuriyetimizi ve onun sembolize ettiği bağımsızlığımızı, milli egemenliğimizi, toprak bütünlüğümüzü ve demokrasimizi koruma mücadelemiz hiçbir zaman bitmedi. Bölücü terör örgütü PKK, ihanet şebekesi FETÖ, DEAŞ, DHKP-C ve daha nicelerini alt etme kararlılığımız tamdır. Bu gerçeği anlamayanlar 15 Temmuz’da ve başarıyla devam eden terör operasyonlarıyla derslerini almış, ülkemizi dış güçlerin kuklası şebekelere bırakmayacağımızı, bağımsızlığımızdan vazgeçmeyeceğimizi, vatanımızı böldürmeyeceğimizi görmüştür. Bugün bazı ülkelerde basın/siyaset elbirliğiyle ülkemize karşı yürütülen karalama kampanyasının bir sebebi de bunun yarattığı hayal kırıklığıdır.
Değerli Konuklar,
Almanya’da son yıllarda, Müslümanlar ve Türkler başta olmak üzere göçmen kökenlilere karşı düşmanlığın ve ayrımcılığın artması bizi endişelendiriyor. Sağ popülist bir partinin federal ve eyalet parlamentolarına girmesi kaygılarımızı iyice artırmıştır. Müslümanlara, camilerimize ve derneklerimize yönelik ırkçı ve İslamofobik saldırılar ve tacizler artmıştır. Polisin dahi haksız yere şiddet uyguladığı vakalar görülmekte, ama açılan davalardan sonuç alınamamaktadır. Son olarak Duisburg’da olduğu gibi vatandaşlarımızın evleri kundaklanmakta, saldırıların failleri çoğunlukla bulunamamaktadır. 8 Türk’ü öldüren neo-Nazi Nasyonal Sosyalist Yeraltı Örgütü (NSU) davasında zanlıların bağlantıları, Alman makamlarınca verilen sözlere rağmen, hala tümüyle ortaya çıkarılamamıştır. Saldırıların cezasız kalması yeni saldırıları adeta teşvik etmektedir. Hayatın her alanında “gündelik ırkçılık” denen ayrımcı ve düşmanca tavırlar yaygınlaşmakta, başörtülü kızlarımız başta olmak üzere, gençlerimiz iş veya meslek yeri bulmakta sıkıntı yaşamaktadır. Bu durum Türk toplumunda infial yaratmakta, Almanya’ya güvenlerini sarsmakta, bu ülkenin demokratik değerlerine de yakışmamaktadır. Alman makamlarından beklentimiz saldırıların faillerinin bulunarak cezalandırılması ve ayrımcılığın önlenmesi için etkili tedbirler alınmasıdır. Başkonsolosluk olarak, camilerimize, derneklerimize ve vatandaşlarımıza yönelik her türlü saldırı ve ayrımcılığın takipçisiyiz. Bu bakımdan, vatandaşlarımızın karşılaştıkları bu tür olayları derhal yetkili Alman makamlarına ve Başkonsolosluğumuza bildirmeleri çağrısında bulunuyoruz.
Tabiatıyla bu tür saldırılara ve ayrımcılığa yol açan sosyo-psikolojik, medyatik ve siyasi ortamın da üzerinde durmak gerekmektedir. Son iki yıldır medya ve siyaset çevrelerinde artan Türkiye karşıtlığı, federal ve eyalet seçimleri kampanyalarında, Müslümanların, Türk toplumunun ve Türkiye’nin malzeme yapılmasıyla zirveye ulaşmıştır. Siyasi partilerin oy kaygısıyla sağ popülist partinin çizgisine yaklaşmaları hepimizi derinden üzmüştür. Bu kampanyanın sokaktaki Almanları da etkisi altına alması ve gündelik hayata yansıması kaygı vericidir. Medya ve siyaset çevrelerindeki aleyhte söylemlerin, ırkçı, İslam ve Türk karşıtı saldırıları ve ayrımcılığı ne ölçüde cesaretlendirdiğinin iyi araştırılması gerekir.
Sağ popülist partilerin güçlenmesini önlemenin yolu, onların söylemlerini aynen kopyalamak değildir. Bunun yolu, Alman toplumda bu partiyi besleyen korku ve önyargıları ortadan kaldırmaya gayret etmektir. Bu mücadelede Almanyalı Türkler ve diğer göçmen kökenliler, demokrasiye gerçekten inanan Alman dostlarımızın müttefikidir. Almanya Türk toplumunu sağ popülizme karşı bir dalgakıran ve bir ortak (partner) olarak görmek gerekir. Anadolu’nun hoşgörü ve insan sevgisine dayalı İslam anlayışını ve Cumhuriyet değerlerini benimsemiş olan Almanyalı Türkler, aşırı akımlarla mücadelede öteden beri kendi payına düşeni yapmaktadır. Camilerimiz ve derneklerimiz, Selefilik ve benzer radikal oluşumlara karşı yerel Alman makamlarıyla işbirliği yapmakta, ayrıca kültürümüzü ve dinimizi Alman kamuoyuna doğru biçimde anlatma çabasını sürdürmektedir. Camilerimizde “açık kapı günleri”, ortak iftar programları ve benzer etkinlikler düzenleyerek, şeffaf bir anlayışla her daim kapılarını ve gönüllerini Alman komşularına açık tutmaktadır. Bu bakımdan, Türk toplumunun ve camilerimizin Almanya için aslında bir şans olduğunu her vesileyle söylüyoruz. Bölücü terör örgütü yandaşlarının ve Türkiye’den Almanya’ya kaçan darbecilerin etkisi altında kalarak, camilerimize, din görevlilerimize ve hatta Türkçe öğretmenlerine şüpheyle bakanlar maalesef bir yanılgı içindedir. Asılsız iddialarla camilerimizin ve din görevlilerimizin zan altında bırakılması ve Türkiye aleyhtarlığıyla toplumumuzun huzursuz edilmesi “uyum” hedefine katkı sağlamaz. Bu, aşırılıkla mücadele bakımından da Almanya’nın çıkarına değildir.
Sayın Konuklar,
15 Temmuz darbe girişiminden sorumlu Fetullah Gülen ve yasadışı şebekesinin elebaşları ülkemizde adalete hesap vermekten kaçarak Almanya’da sığınma hakkı elde ediyorlar. 250 kişinin öldürülmesinden, 2.193 kişinin yaralanmasından sorumlu olan bu suçlular, kendilerini “mazlum” gibi göstererek Almanya’daki demokrasi ve özgürlükleri istismar ediyorlar. Kendilerini ılımlı ve modern İslam’ın temsilcisi gibi göstermeye çalışan bu kişiler, aslında Türkiye’de şantaj, yasadışı dinleme, sınav usulsüzlükleri, sahte delillerle ve düzmece davalarla masum insanları hapse atma, cinayet gibi çok sayıda suça bulaşmış, devlet içinde devlet gibi hareket etmiş, son olarak da silahlı darbe girişimiyle anti-demokratik gerçek yüzlerini göstermişlerdir. Alman makamlarının bu örgütün sahte yüzüne kanmamasını ve Almanya’daki faaliyetlerini takibe almalarını bekliyoruz. “Delil gösterin” diyenleri, önyargılarını bir kenara bırakarak, Türkiye’de devam etmekte olan çok sayıda davaya gözlemci göndermeye ve ortaya dökülen itirafları, dijital görüntü ve verileri bizzat duymaya davet ediyoruz.
Değerli konuklar,
Devletler arasındaki siyasi ilişkilerde her zaman iniş çıkışlar olabilir. Sorunların çözülmesinde diplomasi her zaman devrededir ve diyalog devam eder. Birbirimizi anlamaya ihtiyacımız var. Birbirimizi eşit ortak olarak görür ve milli güvenlik kaygılarımıza saygı gösterirsek sorunlar aşılır. Önemli olan hükümetler düzeyindeki gerginliklerin topluma yansıtılmaması, faturanın Almanya’da yaşayan Türklere çıkarılmamasıdır. Zira halklar arasındaki dostluğu ve güveni zedelemek kimseye yarar getirmez. Almanya Türk toplumu yaşanan gerginlikten olumsuz etkilendiği için, sıkıntıların aşılmasını ve on yıllardır olduğu gibi bundan sonra da Almanlarla huzur ve uyum içinde birlikte yaşamayı herkesten çok istemektedir. Alman halkı her şeye rağmen ülkemizi ziyaret etmeye devam etmektedir. Her iki tarafta da işadamları bugüne kadar “kazan-kazan” temelinde yaptıkları işbirliğinin devamından yanadır. Almanya’da yeni hükümetin kurulmasıyla birlikte ilişkilerin rayına oturacağına inanıyoruz. Zira, iyi ilişkiler iki tarafın da menfaatinedir.
Sözlerime son vermeden önce, bu güzel geceye katkıda bulunan değerli işadamları Ali Erdoğan’a, Mustafa ve Sıtkı Palabıyık’a, Cemil Bozat’a ve Ömer Faruk Şafak’a; ayrıca organizasyonda emeği geçen çalışma arkadaşlarıma teşekkürlerimi sunuyorum.
Hepiniz saygıyla selamlıyor, daha nice Cumhuriyet Bayramlarında buluşmayı diliyorum.
Ali İhsan İzbul
Başkonsolos
Pazartesi - Cuma
09.00 - 12.30 / 13.00 - 16.00
Başkonsolosluğumuz randevu ile hizmet vermekte olup, konsolosluk işlemleriniz için "www.konsolosluk.gov.tr" adresinden T.C. kimlik numaranızı girerek randevu almanız gerekmektedir. Kimlik numaranızı bilmiyorsanız bir yakınınızın kimlik numarası ile de randevu alabilirsiniz. Yeni kimlik kartlarınızı ve pasaportlarınızı mesai saatleri içerisinde dilediğiniz zaman Başkonsolosluğumuza gelerek, randevusuz teslim alabilirsiniz.
Tatil Günleri 2024
1.01.2024 | Yılbaşı | |
12.02.2024 | Karnaval | |
29.03.2024 | Paskalya Arifesi | |
1.04.2024 | Paskalya | |
10.04.2024 | Ramazan Bayramı 1. Günü | |
1.05.2024 | İşçi Bayramı | |
9.05.2024 | Hz. İsa'nın Göğe Yükselişi | |
20.05.2024 | Küçük Paskalya | |
30.05.2024 | Yortu Bayramı | |
3.10.2024 | AFC Milli Günü | |
29.10.2024 | 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı | |
1.11.2024 | Azizler Yortusu | |
25.12.2024 | 1. Noel Günü | |
26.12.2024 | 2. Noel Günü |
+49 30 56 83 73 099